Deoksiribo Nükleik Asit (DNA), esasında bir moleküldür; canlı organizmayı oluşturur, onun sürekliliğini sağlar. DNA da canlı bir organizma olduğundan hep aynı kalmaz, değişikliğe uğrar. İnsan DNA’sı da zamanla, insan öncesi canlılardan evrimleşerek oluştu. Dolayısıyla da… Daha fazla
Murathan Mungan’ın Son Kitabı Üzerine
Mungan, 995 km adını verdiği kitabı “polisiye bir roman” olarak tanıtmıştı, daha doğrusu 90’lı yılları, bu yıllarda “faili meçhul” cinayetleri, devlet-mafya-tarikat ilişkisini polisiye tarzında anlatmak; bir yanıyla da Musa Anter’e olan vefa borcunu ödemek istemiş, kendi beyanı böyleydi.
Kitabı alelacele temin edip okumaya başladım; okudukça bendeki gerilim de arttı. Polisiye bir roman okumanın ya da yazarın anlattığı sarmal ilişkilerin yarattığı bir gerilim değildi bu.
O an’ı bekliyordum: Bugüne kadar yazılmayan, okuyucuyu bir anda görünmeyende saklı gerçekle karşılaştıracak sırrın ne zaman, hangi kavşakta karşıma çıkacağını merak ediyordum.
“Murathan Mungan’ın Son Kitabı Üzerine” yazısını okumaya devam edin
Ölüm Yılında Lenin’i Anmak
Her yıl olduğu gibi bu yıl da “Lenin’i saygıyla anıyoruz” mesajları yayımlanıyor
Lenin’i Lenin yapan fikirlerin karşında olup, bu fikirleri rezil rüsva edip, sonra da onu saygıyla anlamak nasıl izah edilebilir?
Mesela sömürgeci ve kapitalist bir devlet olan TC’nin 100 yılın kutlayan partilerin (TKP, TİP, Sol Parti vb.), ölüm yıldönümünde Lenin’i saygıya anmaları izah edilebilir mi?
Misakı Millici, yurtsever olup, ardından da Lenin’i anmak, ona karşı yapılabilecek en ağır hakaretlerin başında gelir; zira Lenin’i çağdaşlarından ve ardıllarından ayıran en önemli yanlarından biri de yurtseverlik karşındaki tutumu idi.
Herkesin sınanma anı da sınandığı yanı da farklıdır
“İnsanı tanımak için onunla yol gitmek gerekir” denir, doğrudur da; lakin bu sözde bahsi edilen yol, sadece bir metafordur; “yol” derken kastedilen, kişiyi sınamaktır.
Peki, kişi nasıl sınanır? İdeolojinin ve çıkarlar dünyasının dehlizleri tam da bu noktada başlıyor.
Herkesi aynı yerden sınamak mümkün değil, herkesin sınandığı yeri, kendisini üzerinden var ettiği yanıdır. Mesela “Türk’üm ama Türkçü, milliyetçi değilim, solcuyum” diyen biri, kendinden bile gizlediği o yerini, vatandaşı olduğu devlet savaş girdiğinde, ülkenin Milli Takımı şampiyonu olduğu zaman ele verir. Bu kişinin ırkçılık ve Türklükle sınavı o vakit mümkündür.
“Herkesin sınanma anı da sınandığı yanı da farklıdır” yazısını okumaya devam edin
Şahmeran’daki Kuyu Metaforunun Öğrettiği
Şahmeran hikâyesi ve bu hikâyedeki ilk kırılma olan kuyu, çoğumuzun aklındadır. Arkadaşları tarafından ortak tarihlerinin mezarı olarak seçilen, Camsap’ın bir başına kaldığı kuyudan söz ediyorum.
Hatırlayalım: Arkadaşlarıyla ormandan ağaç keserek geçimini sağlayan Camsap, günün birinde bir kuyuya düşer, bakar ki bu bir bal kuyusudur. Camsap ve arkadaşları o günden sonra bal satarak geçimleri sağlamaya, zengin olmaya başlarlar.
Her seferinde kuyuya Camsap iner, tenekeleri bal doldurur, arkadaşları da tenekeleri yukarı çekerler.
Camsap, son kez kuyuya iner ve artık balın bittiği görür, son tenekeyi de doldurur, arkadaşları son teneke balı da yukarı çektikten sonda Camsap’ı kuyunun dibinde bırakarak onu terk ederler.
“Şahmeran’daki Kuyu Metaforunun Öğrettiği” yazısını okumaya devam edin
Edebiyat Üzerine Notlar
Ne zaman edebiyattan söz edilse, onun nasıl büyük bir “zenginlik olduğundan, onsuz bir dünyanın yavanlığından, sosyal ve entelektüel değişimin mümkün olmadığından” söz edilir.
Bunun yanlış bir yaklaşımdır; daha doğrusu ideolojik karakterini göz ardı ederek edebiyatın kendisini konuşmanın yanlış olduğunu düşünüyorum.
Edebiyat, bir disiplin olarak olmasa da zaten yaşamın içinde mevcuttur, edebiyatçının yaptığı ise onu bir disiplin halinde anlamak, biçimlendirmek ve hayata dâhil etmektir. Zaten sorun da bu aşamadan sonra başlıyor; zira edebiyat, onu yapan kim ise ya da onu yapan için ne anlama geliyorsa onu ifade etmeye başlıyor.
Estetize Edilmiş (Kürt) Ulus Düşmanlığı: “Demokratik Modernite”
Demokratik Modernite, yalnızca kapitalist modernitenin değil, üstü örtülü olarak sosyalizmin de alternatifi bir toplum modeli olarak sunulmaktadır.
Tarih bilincinden, özneden yoksun, kendi içinde tutarsız olan bu önermenin asıl maksadı; (Kürt) ulus devlet fikrinin lanetlemek; Kürtleri bunun karşısına savaş gücü olarak dikmektir.
“Estetize Edilmiş (Kürt) Ulus Düşmanlığı: “Demokratik Modernite”” yazısını okumaya devam edin
Fransa’daki İsyanın Siyasal-Toplumsal Anatomisi Üzerine
Havanın kararmasıyla sokağa çıkıp, geceleri banliyölerde arabaları, çöpleri, marketleri ve resmi binaları ateşe veren bu insanlar kimdir? Sahi, kimdir gecenin karanlığı ile örtünen bu insanlar?
1950’li yıllar itibariyle, Fransa’nın Kuzey ve Batı Afrika’daki sömürgelerini kaybetmesiyle birlikte, on yıllarca sömürdüğü bu ülkelerin yurttaşları da Fransa’ya göç etmeye başladı. Fransa’ya göç edenlerin bir kısmını, kendi yurtlarında Fransa adına savaşmış ‘Kılıç artığı’ diye adlandıran insanlar oluşturuyordu.
Fransa sömürgelerini kaybettikçe, Fransa’ya göç edenlerin sayısı da arttı; zira Fransa, sömürgesi olan ülkeleri tamamen talan etmiş, zenginlikleri kendi ülkesine taşımıştı. Fransa’ya göç kaçınılmazdı.
“Fransa’daki İsyanın Siyasal-Toplumsal Anatomisi Üzerine” yazısını okumaya devam edin
Nedeni Korku Değil, Ütopyanın Tasfiyesidir…
Sınır tanımayan devlet terörü, açlık sınırının altında yaşayan milyonca yoksul, çalınan bir sirenle üniversiteleri kapatılan, kaldıkları yurtlardan atılan milyonlarca öğrenci, çalışanların vergileriyle kurulan fabrikaların ve kamuya ait arazilerin satılarak paraların zimmete geçirilmesi, bir gecede kasası boşaltılan kamu bankaları ve hâlâ nüfusun yaklaşık yarısı tarafından kabul gören bir iktidar.
Üstüne bir de deprem geldi; lakin şöyle böyle değil. Yüz binden fazla ölü, evsiz ve yurtsuz kalan milyonlarca insan ve yıkılmış kentler. Üstelik bütün bunların nedeni de deprem değil, devletin ve iktidarın imar politikası
“Nedeni Korku Değil, Ütopyanın Tasfiyesidir…” yazısını okumaya devam edin
“Sen Erkeksin Anlayamazsın…”
Kadınların en çok kullandıkları, adeta bir sığına olarak gördükleri sözlerden biri de budur: “Sen erkeksin, bir kadını anlaman mümkün değil!”
Tarih bilincinden yoksun bir söz ama birçok boş söz gibi bu da bir avuntu nedenidir.
Filmlerden birinde güzel şöyle bir replik vardı: Kadın, “Bana âşık mısın?” diye sorar. Erkek, aşka inanmadığını ima eder ve sözlerine şöyle devam eder: “Eğer günün birinde evlenmeye ve çok sahibi olmaya karar verirsem, bu kadın sen ol isterim ama eşim olamayacağın kadar saygı duyuyorum sana.”
Derin Devletsiz Masa Kurulamaz
Altılı Masa’nın kaderinin derin devlet tarafından belirleneceği en başından belliydi, bunu bilmeyenlerin siyaset yapmaya kalkışmaları siyasi cinayettir.
“Demokrasi, barış, kardeşlik, ülke insanına yaraşır bir yaşam” benzeri gayri siyasi argümanlarla siyaset yaptığını sanan kimi eş başkanlar, parti başkanlar siyasi cahil ve suçludurlar.
Aynı şahıslar, 7 Haziran 2015 seçimlerinde de insanları, “8 Haziran sabahı bambaşka bir ülkede uyanacağız” sözleriyle peşlerine takarak felakete sürüklemiştiler.
“Derin Devletsiz Masa Kurulamaz” yazısını okumaya devam edin












